Ay, geceye sürgün yine duvarlar ise karanlığa. Ayazlar üşüşüyor kirpiklerime. Sonra yavaş yavaş yüzümden sol yanıma düşüyor bıçağın keskin yüzü. Seni “ sensizlikte “ yaşatmaya söz vermişken tek başıma baş edemiyorum yüreğimde dipsiz uçurumlar açan yalnızlığınla. Hoyrat bir rüzgar, avuçlarımın ince vadilerine küçük küçük koyaklar çizip bendeki - son hatıran olan - varlığını parmak uçlarımdan toprağa düşmesine yataklık ediyor. Su gibi ellerimin arasından kayıp gidiyor zaman..Tutunamıyorum takvimlere. Durduramıyorum bedenimi günden güne kemiren yalnızlığı…Yokluğun gittikçe daha büyük yaralar acıyor yüreğimin derinliklerinde. Yalnızlığın sadece geçmişimi zapdetmiş bilirken, yokluğun düşlerimin mevduatlarına tedbir koydurmuş… Dizlerimin dayanacak feri kalmadı artık. Keşke gidişin kefenim olsaydı.. Gitmeseydin de ölüm olup çıksaydın karşıma. Şimdi rüzgarın bir nefesinde bile kaldırımları yüreğinden öpecek kadar güçsüz ve bir o kadar çaresizim sevgili..
Varlığında, yıldızlara nazire yaparcasına denizle dans eden mehtaba yüzümü döner, gözlerinin huzurunda gezinirdim saatlerce. Elimi uzatıp tutamadığım her yıldız sen olurdun. Gökten düşen her yıldızı senin gözyaşın bilir düştüğü yeri delicesine kıskanırdım.. Gözlerime sakladığım o sıcak bakışlarını bir görseydi, ay ışığı parlaklığından güzelliğinden utanacaktı .. Yanımda olsaydın eğer, karanlık geceye peşkeş çeken bulutların gölgelediği binlerce yıldızın söyledikleri şarkıları ben senin kulağına fısıldayacaktım...Gökyüzünün pamuksu bulutlarında bir kavuşsaydık seninle, zamanı duracaktın gözlerimizde..Olmadı be su perisi, başaramadık işte. Dudaklarımıza baharları yapıştıramadık. Meteliksiz zamana , kanayan yokluğa daha fazla dayanamadık işte. Şimdi başını iki elinin arasına alıp kendi kendine söylenme. Satırlara diz çöküp; “ Senden gitmişken neden hala seviyorsun. ? Seni “ dudaklarıma “ kefensiz gömmüşken neden hala neden hatıralarda geziniyorsun “ diye cevabı sende saklı soruları bana sorma ne olur. Yokluğun dururken başucumda, bırak ta gülüşlerini yaşatayım tozlu hatıralarımda.
Yoksun, duvarlarıma sinmiş yalnızlık avutmuyor beni, bedenime vaat edilmiş güneşli sabahlar kurutmuyor kirpiklerimi. Anla artık sevgili. Sen gittin diye kelimelere gömemem sevgimi. Acıya inat dudaklarımda tek bir kelime olamadıysan; suç senin değil ki sevgili. Tüm suç benim. Cezamı; bir ömür boyu yalnızlığınla ödeyeceğim. Tüm olmazları kelimelere hapsedip susmalarında iliklerime kadar sana ıslanacağım. Tek bir kelimeden etmeden sus..Kapat gözlerini gözlerime. Bırak uzaklardan seveyim seni. Tenine dokunmadan ellerinin sıcaklığında uzanıp gözlerime uykuları giydireyim sevgili. Yanımda hep sen varmışsın gibi başı dik kelimelerimle bağrı yanık denizlerde gezineyim. Ciğerlerinde külleneyim be sevgili…Yalnızlığında ölmeyi becerememişken bırak ta dudaklarında söneyim ben...
Gece yarısına aldırmadan dudaklarından düşen kelimelerimi topluyorum teker teker.Hüzün sinmiş hatıraları gözyaşlarımla temizleyip hayatımın en güzel sayfasına mühürlüyorum senli yaşanmışlıkları. Birazdan sen kokan satırlardan ayrılıp evimin hasret sinmiş odasında yine seni düşüneceğim. Tüm ışıkları söndürüp gözlerine uzanacağım her gece yaptığım gibi. Üzerime sıcak nefesini örtüp , sabah gülüşlerimden öperek uyandırılma hayaliyle gözlerimi gözlerime kapatacağım…
Kelimelere bandırılmış duygularımı toplayıp uzaklardaki varlığın huzurunu solumaya gidiyorum. Sakın üzülme sen, karanlıkları evlat edindim diye. “ Bastığım her kaldırımda düşlerimi teker teker yitirirken, dipsiz uçurumlara sen diye sarılıyorum. Kelimelerim ayak uçlarında birer birer ölürken; ben susmalarında sana çoğalıyorum... Ve hiçbir zaman unutma ki;
“ Güneşi, gözlerinde görmeden ölmeyeceğim sevgili. “
leyla teyze